İş Hayatında En Sık Kullanılan 22 İngilizce Deyim
Pek çok kez altını çizdiğimiz gibi iş İngilizcesi kendine has jargonuyla günlük İngilizceden ayrılıyor ve özel pratik gerektiriyor. Bu yüzden bugünkü pratiğiniz için oldukça kullanışlı bir sayfa hazırladık ve iş ortamında en sık kullanılan 22 deyimden bahsettik.
Her bir deyimin altına ofiste yaşanması muhtemel bir senaryoya örnek vererek benzer bir durumda söyleyebileceğiniz küçük cümleler yerleştirdik. Bu sayede deyimleri içselleştirerek öğrenmenizi istedik. Örnek cümleleri okuduktan sonra kendinize bir kez daha sorun ve deyimleri kullanarak bir cevap hazırlamaya çalışın. Siz olsanız ne derdiniz?
İngilizcesi | Türkçesi |
Back to square one | baştan başlamak, başa dönmek |
(The) big Picture | bir durumun tamamı, büyük resim |
Think Outside of the Box | yaratıcı düşünmek |
The Bottom Line | Sonuç olarak; bir işin en önemli kısmı |
It’s not rocket science | Gözünde büyüttüğün kadar zor değil |
Go the extra mile | Yapılması gerekenden fazlasını yapmak |
Raise the bar | çıtayı yükseltmek |
A long shot | Başarı ihtimali az olan şey |
Stay on your toes | Her an her şeye hazır olmak |
Glass ceiling | Azınlıkların kariyerlerinde ilerlemelerini engelleyen görünmez bariyerler |
Safe bet | gerçekleşeceğinden veya başarılı olacağından emin olunan şey |
(the) Elephant in the room | insanların bilerek görmezden geldiği ve konuşmaktan kaçındığı bariz bir sorun |
In a nutshell | kısaca |
Call it a day | O gün için çalışmayı sonlandırmak |
Give someone the green light | bir işe başlaması için birine izin vermek, yeşil ışık yakmak |
Bring something to the table | bir organizasyon, proje ve konuşma gibi şeylere fayda sağlamak |
Ahead of the pack | Rakiplerden daha başarılı veya avantajlı olmak, diğerlerinden sıyrılmak |
Get down to business | İşe koyulmak, gerekli şeyleri yapmaya başlamak |
Cut-throat | Şirketlerin acımasızca davrandığı kıran kırana rekabet ortamı |
Touch-base (with) | Özellikle son zamanlarda iletişim kurmadığınız biriyle kısaca görüşmek |
In the driver’s seat | kontrolü eline almak, ipleri elinde tutmak |
Work against the clock | zamana karşı yarışmak |
Back to square one
to start over / baştan başlamak, başa dönmekNe Zaman ve Nasıl Kullanılır? Haftalar boyunca üzerinde çalıştığınız projede çok mühim bir hata fark ettiniz. Fakat neredeyse tüm projeyi o hatanın üzerine inşa ettiğiniz için her şeyi bırakıp baştan başlamanız gerek.
I’ve been working for days, sleepless and tired, and now I am back to square one. / Günlerdir uykusuz ve yorgun bir şekilde çalışıyorum, şimdi ise en başa döndüm.
(The) big Picture
The overall view of a complex issue or problem / kompleks bir durum veya problemin tamamı, büyük resim
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Bir toplantıdasınız. İş arkadaşlarınız nefes almadan bir şeyler anlatıyor, fakat saatlerdir konuşulan şeyler küçük, önemsiz noktalar. Daha fazla vakit kaybetmemek adına artık araya girip onlara detaylarda boğulduklarını ve asıl noktayı kaçırdıklarını söyleyeceksiniz.
I think you need to look at the big picture. What you’re telling is only true for the short term, and for a small porsion of the population. We need to set a global perception. / Bence büyük resme odaklanmalısın. Söylediğin şeyler yalnızca kısa vadede ve nüfusun küçük bir kısmı için geçerli. Global bir bakış açısıyla bakmamız gerek.
Think Outside of the Box
To think about something creatively and come up with new ways of handling things / yaratıcı düşünmek ve bir konuyu ele almanın yeni yollarını bulmak
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Şirketinizin piyasaya süreceği yeni bir ürün var. Bu ürünü marjinal bir kitleye pazarlamayı hedefliyorsunuz, fakat marketing ekibinin fikirleri klişelerden ibaret.
We’ve been seeing the same ads for years over and over again. We need to think outside the box and create a new, unique marketing campaign. / Yıllardır aynı reklamları tekrar tekrar izliyoruz. Farklı düşünmeli ve yeni, eşi benzeri olmayan bir marketing kampanyası oluşturmalıyız.
The Bottom Line
The final result; the most important aspect / Sonuç olarak; bir işin en önemli kısmı
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Yaptığınız sunumu bitirmek üzeresiniz. Sunum boyunca anlatmak istediğiniz şeyi tek bir cümle ile özetlemek istiyorsunuz.
The bottom line is that our latest sales strategy has proven to be a major success. / Sonuç olarak son satış stratejimiz büyük bir başarıya ulaştığını kanıtladı.
It’s not rocket science
It’s not difficult to understand, unlike what you think / Gözünde büyüttüğün kadar zor değil
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Bir grup halinde yeni bir projeye başlayacaksınız. Fakat ekip arkadaşlarınızın gözü korkuyor ve içten içe başarısız olacaklarını düşünüyorlar. Onları biraz olsun rahatlatmak istiyorsunuz.Oh I’m sure we’re going to nail it. It’s not exactly rocket science, is it?/ Bu işi başaracağımızdan eminim. Gözünüzde büyüttüğünüz kadar zor değil!
Go the extra mile
To make more effort than you are required to do / Yapılması gerekenle yetinmeyip daha fazlası için çabalamak
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Bir müşteri ile el sıkışmak üzeresiniz. Her şey yolunda ilerliyor; ona mükemmel bir iş çıkaracağınızı kanıtlamak istiyorsunuz.
Please be sure that our team will go the extra mile and provide excellent customer services. / Emin olun ki ekibimiz elinden geleni ardına koymayıp daha da fazlasını başaracak ve kusursuz müşteri hizmetleri sunacaktır.Raise the bar
Raise the standards and expectations / çıtayı yükseltmek
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Bir fuarda birlikte çalıştığınız şirketin standına uğradığınız. Orada tanıştığınız insanlarla sohbet açmanız için ortak bağlantılarınızdan konu açmak üzeresiniz.
We have been working with John for the past three years. I can confidently say his company has raised the bar in providing business solutions. / John ile geçtiğimiz üç senedir birlikte çalışıyoruz. Şunu rahatça söyleyebilirim ki şirketi, sağladığı iş çözümleriyle çıtayı bir hayli yükseltti.A long shot
Something that is unlikely to be successful but worth trying / Başarı ihtimali az olsa bile denemeye değer şey
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Şirketiniz, başarıyla tamamladığınız bir projeyi kutlamak için iş yemeği düzenledi. Ekip arkadaşlarınızın üzerinde tıpkı sizde olduğu gibi tatlı bir yorgunluk var. Yoğun geçen günlerin küçük bir analizini yapıyorsunuz.
It seemed like a long shot, didn’t it? But we’ve made it! / Sanki hiç yapamayacak gibiydik, değil mi? Ama başardık!- Stay on your toesTo become and remain focused and ready / Her an her şeye hazır olmak
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Patronunuzun yıl sonu performans değerlendirmeleri oldukça sertti. Şu an ofiste çok gergin bir ortam var. İş arkadaşınızın aklı ise bir karış havada sanki. Onu kaybetmek istemiyorsunuz, bu yüzden uyarma ihtiyacı duydunuz.
There will be random inspections, so stay on your toes. / Habersiz denetimler yapılacak, hazırlıklı ol. Glass ceiling
invisible barriers that prohibit women and minorities in the workplace from advancing in their carriers / iş hayatındaki kadınların ve diğer azınlıkların kariyerlerinde ilerlemelerini engelleyen görünmez bariyerler, cam tavan
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Bir iş yemeğindesiniz. Masadaki arkadaşlarınızın toplumsal konular hakkında bilgi sahibi olduğunu biliyor ve çok takdir ettiğiniz bir kadın yöneticiden bahsetmek istiyorsunuz.
She is the first woman in her company to break through the glass ceiling and achieve the highest management level. / Çalıştığı şirketteki cam tavanı kırarak en yüksek yönetici pozisyonuna gelen ilk kadın.Safe bet
something that you are sure to happen or succeed / gerçekleşeceğinden veya başarılı olacağından emin olunan şey
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Borsadaki son gelişmeleri konuşuyorsunuz. Adını sık sık duymaya başladığınız bir teknoloji şirketinden hisse alan tanıdıklarınız var.
They have made just the perfect decision. That investment is a safe bet with promising returns. / Çok doğru bir karar verdiler. O yatırımın getirisi büyük, kendisi de epey başarılı olacak(the) Elephant in the room
an obvious problem that people deliberately ignore and avoid / insanların bilerek görmezden geldiği ve konuşmaktan kaçındığı bariz bir sorun
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Şirkette işten çıkarmalar gerçekleşiyor. Fakat ne süpervizörünüz ne de yöneticiniz henüz tek kelime etmedi. Cesaretinizi toplamanız gerek, çünkü bu konuyu açmayı planlıyorsunuz.
I’m sorry, but are we going to keep ignoring the elephant in the room? / Çok üzgünüm ama olanları görmezden gelmeye devam mı edeceğiz?In a nutshell
briefly, in direct words / kısaca
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Şirketinizin web sitesi için bir blog yazısı hazırlıyorsunuz. Resmi bir dil kullanmanıza gerek yok; hatta pek çok insan tarafından rahatça okunmasını istiyorsunuz. Anlatmak istediklerinizi kısa maddelere böldünüz, şimdi de uygun bir başlık bulacaksınız.
The Essentials of HR Recruiment: How to Spot the Perfect Candidate in a Nutshell / İK İşe Alımlarının Temelleri: En Kısa Haliyle Mükemmel Adayı Nasıl SeçersinizCall it a day
To stop working for that day / O gün için çalışmayı sonlandırmak
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Yoğun bir gün oluyor. Tüm ekibin ne kadar yorulduğunu gözlerinden okuyorsunuz. Mesai bitimine hala yarım saat var, fakat bugünlük bu kadar yeter.
It’s almost 6 pm. Let’s call it a day, shall we? / Saat 6’ya geliyor. Bugünlük burada duralım mı?Give someone the green light
To give someone permisson to start something / bir işe başlaması için birine izin vermek, yeşil ışık yakmak
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Emlak sektöründeki son gelişmelerden bahsederek bilgilerinizi güncel tutmak istiyorsunuz. Duyduğunuza göre gündemde yeni konut projelerinin inşası var.
The city council has given green light to the new construction projects. / Belediye, yeni inşaat projeleri için yeşil ışık yaktı.Bring something to the table
to provide something beneficial to an organization, a project, a discussion, etc. / bir organizasyon, proje ve konuşma gibi şeylere fayda sağlamak
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Bir iş görüşmesindesiniz. Beklediğiniz o soru nihayet geldi: “Neden sizi işe alalım?”
With my educational background on graphic design, my self-taught skills of web development, and my passion for creating, I think I’ll be a great UX designer and bring something to the table. / Grafik tasarım alanındaki eğitimimle, kendi kendime öğrendiğim web development yeteneklerimle ve üretmeye dair duyduğum derin tutkuyla başarılı bir UX tasarımcısı olacağıma inanıyor ve şirketinize büyük fayda sağlayacağımı düşünüyorum.Ahead of the pack
To be more successful than or to have advantage over competitiors / Rakiplerden daha başarılı veya avantajlı olmak, diğerlerinden sıyrılmak
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? İşe alım sürecinde değerlenme yapılıyor. Adaylardan biri gerek eğitimi gerek deneyimiyle gözünüze çarpmış durumda.
I think Susan is ahead of the pack. She can bring so much to the table if we hire her. / Bence Susan diğerlerinden sıyrılıyor. İşe alırsak şirkete çok büyük şeyler katabilir.Get down to business
To start working, to begin doing the things that are necessary / İşe koyulmak, gerekli şeyleri yapmaya başlamak
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Aranıza yeni katılan bir ekibi ofiste topladınız ve sorumluluklarından tekrar kısaca bahsettiniz. Artık çalışma zamanı.
Now that you know what needs to be done, let’s get down to business. / Artık ne yapılması gerektiğini bildiğinize göre bir an önce işe koyulalım.Cut-throat
Very fierce competition where the companies involved behave ruthless / Şirketlerin acımasızca davrandığı kıran kırana rekabet ortamı
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Çalıştığınız sektörde yorulduğunuzu hissediyorsunuz. Gündeminizde büyük bir kariyer değişimi var.
Cut-throat competition in the tech industry made me re-evaluate my career choices. / Teknoloji endüstrisindeki kıran kırana rekabet, kariyerim için yaptığım seçimleri tekrar değerlendirmeme sebep oldu.Touch-base (with)
To briefly get in contact with someone, especially when you haven’t communicated recently / Özellikle son zamanlarda iletişim kurmadığınız biriyle kısaca görüşmek
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Bir cumartesi akşamı yemeğe çıktığınız. Gittiğiniz restoranda uzun süredir görmediğiniz eski iş arkadaşınızla karşılaştınız. Network çemberinizde bulunmasını istediğiniz biri, bu yüzden arayı daha fazla açmak istemiyorsunuz.
It was great to see you. Let’s touch-base next week so we can catch up with each other. / Seni görmek güzeldi. Gelecek hafta buluşup arayı kapatalım.
In the driver’s seat
be in charge / kontrolü eline almak, ipleri elinde tutmak
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? İş yerinden samimi bir arkadaşınızla küçük bir dedikodu seansı düzenlediniz. Ofiste gözünüze batan birkaç kişiden bahsetmek istiyorsunuz.
Sam is always acting like he’s in the driver’s seat, but he just has a junior level position. / Sam ipleri elinde tutuyormuş gibi davranıyor, fakat şirkette alt kademe bir pozisyonda.Work against the clock
to do something in a hurry because there is little time to finish it / bir şeyi teslim etmek için az vakit olduğundan büyük bir aceleyle yapmak, zamana karşı yarışmak
Ne Zaman ve Nasıl Kullanılır? Çalıştığınız departmanda büyük bir telaş ve hızlı bir koşuşturmaca var. Deadline’a yalnızca birkaç saat kaldı, fakat işler yetişmeyecek gibi. İş arkadaşınızın aheste tavırları ise sizi sadece daha büyük strese sokuyor.
Tom, can you please hurry up a little bit? We’re working against the clock here. / Tom, lütfen biraz acele eder misin? Zamana karşı yarışıyoruz.
Ofiste de günlük hayatta olduğu gibi akıcı ve etkili bir şekilde İngilizce konuşmak istiyorsanız öğrendiklerinizi konuşma pratiği yaparak tekrarlamalısınız. Cambly, kariyerinde güçlü bir adım atmak isteyen tüm çalışanlara online pratik yapma imkanı sunuyor. Kurumunuza özel teklif almak için tıklayın veya İş İngilizcesi programlarımıza hemen göz atın ve size uygun olanını seçerek hiç gecikmeden kendinizi geliştirmeye başlayın.